19 Kasım 2011 Cumartesi

O büyük gün!

İşte doğum hikayen kızım. Fazlası var, eksiği yok.

1 Ekim Cumartesi saat 09.00 da gelecektin dünyaya. Cuma gününü anneannende geçirdik heyecanımız yatışsın diye. Gülüş cümbüş... Ama herkeste bir heyecan. Zaten 1 haftadır dizi bile izlerken "işte bu Mira'sız izlediğim son ...." diye söyleniyordum. Yarın kollarımızda olacak demeye başladık. Ve tabi ki kaçınılmaz olarak saatlere geçmeye başladık. 20 saat kaldı. 19 saat kaldı...

Ertesi güne herkes güçlü olabilsin diye eve geldik babanla. E yatıp uyumak lazımdı değil mi? Ne mümkün? Saat 4 te uyanmamız, 5 te anneannenleri almamız, 6 da hastahanede olmamız gerekiyordu.

Sabahı zor ettik döne döne... Son geceydi seni içimde hissettiğim. Bu yüzden içim buruktu çok fazla. Evet sana kavuşma sevinci çok ayrı ama sanırım benim yerimde olduğunda anlayacaksın sen de. İçindeki senden ayrılmanın hüznünü de...

Sabah kalktık, duş sonrası eşyalarımızı kaptık. Senin çantan, benim çantam, senin hastahane kapısı süsün, şekerler... Son kez, unuttuk mu bir şeyi diye bakındık babanla şöyle bir etrafa. Son geceydi sensiz. Ve senle birlikte dönecektik evimize. 2 kişi gidecek ve 3 kişi dönecektik...

Anneannenleri aldık. Dayın o yaptırdığımız t-shirtü giymişti. Doğum fotoğrafçımız teyzen de olanca süsüyle hazırdı muhteşem güne.

Hastahaneye gittik sonunda. İşlemler yapıldı ve çıktık odamıza. 362 noya. Etraf kolaçan edildi. Çekmeceler karıştırıldı. Güneşin doğuşu izlendi. Ama topu topu yarım saat geçmişti. Sonra geldi hemşireler odaya. Bana lacivert ameliyat önlüğü verildi. Görmüşsündür fotoğraflarda. 8'e doğru doktorumuz Gül Hn geldi. Hazır mıyız? dedi. Ve götürdüler beni ameliyathaneye. Herkes de peşimizden tabi ki...

Belime iğne vuruldu. Belden aşağısı hissizleşti. Ben kendimden geçerken anneannen de ameliyat kapısında geçmiş kendinden... Ve sen geldin bitanem dünyaya. Önce sesin duyuldu. Sonra o yumuk yumuk yüzün görüldü. Hemen ilk muayeneyi yaptılar ve seni getirdiler gözlerimin önüne koklayabilmem için. Evet mutluluktan ağlar insan... Mutluluktan çok ama çok ağlayabilir insan. Sen ağladıkça ağladım ben de. Ağladı baban da. Ellerimiz kenetlendi. Gözgöze ağladık babanla. Sonra aldılar seni, babanı gönderdim peşinden.

Benle işleri bitince doktorların çıkardılar ameliyathaneden. Ah be kızım. O ilaçlar, nasıl bir etki yarattıysa bende. Kendimi tırmalamaya başladım kaşırken. Kollarım, yüzüm... Bağımlılar gibi...

Sonra odaya götürdüler beni. O arada baban da geldi. Anlattı seni. Yıkamışlar. Tartmışlar. Getirdiler sonra minik yatağında. Odamıza güneş doğdu işte o anda, kalbimize doğduğu gibi. Sensizlik artık asla düşünülemezdi...
Teker teker geldi ziyaretçiler, akşam oldu. Seni yıkamaya ve masaja götürdüler... Zor bir gece oldu, uyutmadın pek. Anladık ki bir süre böyle geçecek geceler. Gözümüz korkmadı değil. Ertesi gün de bi şekilde geçti. Sonra da döndük işte evimize, senli hayatımıza, maceramıza...